Ergenlik (adolesan) çağı insanlarda çocukluk döneminden yetişkinlik dönemine geçişi sağlayan döneme verilen addır. Bu dönem kızlarda ortalama 10-14, erkeklerde ise ortalama 12-16 yaşları arasında başlar. Kızlarda göğüs ve kalça gibi bölgelerin gelişmesiyle ve adet döngüsünün başlamasıyla vücudun yetişkin bir kadın vücuduna dönüşmesi, erkeklerde ise vücut ağırlığının artması, boy uzaması, sesin kalınlaşması, sakal ve bıyık çıkmasıyla vücudun yetişkin bir ergen vücuduna dönüşmesi durumları bu dönemde yaşanan doğal fizyolojik değişimlerdir.
Ergenlik döneminde fiziksel değişikliklerin yanı sıra bazı duygusal belirtiler de vardır. Ergenlerdeki duygusal gelişim ve değişim konusunda dikkati çeken ilk noktanın, duyguların yoğunluğundaki artış ve istikrarsızlık olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda söz konusu duygusal dalgalanmalar; hoşlanılan cinse âşık olma, çekingenlik, aşırı hayal kurma, tedirginlik ve huzursuzluk, irritabilite (kolay ve çabuk ökelenme, tepkisellik), yalnız kalma isteği, çalışmaya karşı isteksizlik ve çabuk heyecanlanma gibi duygulanım durumlardır. Ergenlik çağındaki gençlerle ilgili yapılan araştırmalarda, ergenlerin duygusal problemlerinin; bulundukları yaş gruplarına, zeka düzeylerine, okula devam edip etmemelerine, ailenin tutumlarına ve çevreleri tarafından kabul görme derecelerine göre değişiklik gösterdiği tespit edilmiştir. Başka bir araştırmada ise ergenlerin, en çok gelecekle ilgili kaygılar taşıdıkları; eğitim gören ergenlerdeki bu kaygılarının, istedikleri okula gidip gidemeyecekleri ve istedikleri mesleği yapıp yapamayacakları gibi içeriğe sahip olduğu saptanmıştır.
Ergenlikte çoğu zaman toplumsal açıdan problem olarak görülen, genel olarak ergenin ruhsal ve fiziksel sağlığını olumsuz etkileyebilen, ergenin yetkin bir yetişkin olma deneyimlerini engelleyebilen riskli davranışlar da görülmektedir.
Bu davranışlar;
⁃ Madde ve alkol kötüye kullanımı,
⁃ Antisosyal davranışlar,
⁃ Erken ve uygun olmayan cinsel deneyimler,
⁃ Okul devamsızlığı ya da okul terki gibi kişinin yaşamını ve gelişimini tehdit edici davranışlardır.
Sıklıkla bir alanda problem davranış görülmeye başladığında diğer alanda da risk davranışının görülmeye başladığı farkedilmektedir.
Aileye Düşen Sorumluluklar
Ergenlik döneminde çocuğu olan ebeveynlere belli başlı görevler düşmektedir. Öncelikli görevleri ergenlik döneminin özelliklerini, çocuklarının olası davranış biçimlerini ve bu davranışların gerçekleştirilme nedenini öğrenmektir. Anlamak ve anlaşılmak etkili bir iletişimin başlıca noktasıdır. Kaliteli bir iletişim için kendisini açık tutan, karşı tarafı anlamak için olaylara onun penceresinden de bakabilen ve bunları yaparken kararlılık gösteren ebeveynler için bu dönemde karşılaşılan sıkıntıları atlatmak çok daha kolay olacaktır. Anlaşıldığını fark eden ergen kendisini daha çok ifade edecektir fakat bu dönemde duygularını ifade etmesi ya da olayları anlatması açısından zorlanmamalıdır. Onaylanmayan davranışları olduğunda nasihat vermek, yaptıkları veya düşündükleri için onları eleştirmek, yargılayıcı bir tutum içerisine girmek yerine ona rol model olmak etkili bir çözüm olacaktır. Belli başlı demokratik kurallar belirleyerek sınırlar koymak ve bunların neden konulduğuna ilişkin çocuğa açıklama yapmak da gereklidir.
Anne ve babanın, yaklaşımları onların ileride nasıl bir birey olacağını da etkilemektedir. Çocuklarını aşırı katı kontrol ve hoşgörüsüz aile ortamına maruz bırakmak onların olumsuz bir kişilik geliştirmelerine sebep olabilmektedir. Çocuğa başarabileceği görevler vermek, yenileri için onu cesaretlendirmek ve ona yeni karşılaşacağı durumlarda oluşabilecek problemleri çözebilmesine yarayacak beceriler kazandırmak; olumlu bir kişilik geliştirmelerini ve gerçek hayatla karşılaştıklarında başarıyı yakalayabilmelerini sağlayacaktır.
Dönemin bir özelliği olan çocuğun ebeveynden ayrışmasına, arkadaşlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmasına izin verilmesi bir diğer önemli konudur. Bağımsız bir birey olmaya çalışması nedeniyle aileyle geçirilen vakit ergenlik döneminde azalma gösterebilir. Çocuğun kimlerle, nasıl vakit geçirdiğinden haberdar olarak ailecek geçirdiğiniz zamanın uzunluğundan ziyade kalitesine ve bunlardan alınan keyfe önem verilmelidir. Eğer ki ergenlik döneminin çatışmalı ve gergin geçtiği düşünülüyorsa bir uzmandan destek alınması süreci hem ebeveyn hem de ergen için kolaylaştıracaktır.
Ergenlerde Psikoterapi Gerektiren Durumlar ve Terapi Süreci
Bu döneme aynı zamanda fırtına-gerginlik dönemi de denmektedir. Adından da anlaşılacağı üzere fiziksel, bilişsel, cinsel ve duygusal açıdan değişmeye ve gelişmeye başlayan ergen birey yoğun içsel çatışmalar yaşamaktadır. Bu içsel çatışmalar beraberinde profesyonel destek gerektiren bazı sorunlar getirebilmektedir.
Ergenlerde sık görülen sorunlardan bazıları;
- Sınav kaygısı,
- Özgüven eksikliği,
- Kaygı bozuklukları,
- Majör depresyon,
- Madde kötüye kullanımı,
- Yeme bozuklukları,
- Aile içi iletişim problemleri,
- Akran ilişkilerinde sorunlar,
- Dürtü kontrol sorunları
- Uyum problemleri
- Yetersiz öfke kontrolüdür.
Kullanılan Terapi Yöntemleri
Terapi alacak olan ergenin yaşı, yaşam öyküsü, başvurma sebebi, terapistin uzmanlık alanı kullanılacak olan yöntemleri belirlemektedir. Etkisi bilimsel çalışmalarla gösterilmiş olan ve günümüz psikoterapilerinde sık kullanılan yöntemlerin başında Bilişsel Davranışçı Terapi, Çözüm Odaklı Terapi, Şema Terapi ve EMDR terapisi gelmektedir.
Terapi Süresi
Terapi süresi; kullanılan terapi yöntemine, sorun veya sorunların niteliğine, terapi sürecinde danışan-terapist işbirliğine bağlı olarak değişim göstermektedir bu nedenle kesin bir süreden söz edilemez. Bazı durumlarda birkaç seans yeterli olurken bazı durumlarda daha uzun süre boyunca düzenli psikoterapi seansları yapılması gerekmektedir. Bu noktada seanslara düzenli katılmak, psikoterapistin önerdiği uygulamaları yerine getirmek kritik öneme sahiptir.